Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Deprem [Açıklama]

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
MuStY
Admin
Admin
MuStY


Mesaj Sayısı : 84
Kayıt tarihi : 26/02/08
Yaş : 34
Nerden : Çanakkale

Deprem [Açıklama] Empty
MesajKonu: Deprem [Açıklama]   Deprem [Açıklama] EmptyPerş. Mart 13, 2008 3:16 pm

Evet arkadaşlar bu gün sizinle deprem konusu hakkında bazı şeyler paylaşacağım önce deprem nedir anlayalım;

-Deprem: Yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yeryüzeyini sarsma olayına "DEPREM" denir.

Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.

Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryuvarı içinde ne şekilde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına "SİSMOLOJİ" denir.

Deprem [Açıklama] Hareket


DEPREMİN OLUŞ NEDENLERİ VE TÜRLERİ:

Dünyanın iç yapısı konusunda, jeolojik ve jeofizik çalışmalar sonucu elde edilen verilerin desteklediği bir yeryüzü modeli bulunmaktadır. Bu modele göre, yerkürenin dış kısmında yaklaşık 70-100 km.kalınlığında oluşmuş bir taşküre (Litosfer) vardır. Kıtalar ve okyanuslar bu taşkürede yer alır.Litosfer ile çekirdek arasında kalan ve kalınlığı 2.900 km olan kuşağa Manto adı verilir. Manto'nun altındaki çekirdegin Nikel-Demir karışımından oluştuğu kabul edilmektedir.Yerin, yüzeyden derine gidildikçe ısının arttığı bilinmektedir. Enine deprem dalgalarının yerin çekirdeğinde yayılamadığı olgusundan giderek çekirdeğin sıvı bir ortam olması gerektiği sonucuna varılmaktadır.

Manto genelde katı olmakla beraber yüzeyden derine inildikçe içinde yerel sıvı ortamları bulundurmaktadır.

Taşküre'nin altında Astenosfer denilen yumuşak Üst Manto bulunmaktadır.Burada oluşan kuvvetler, özellikle konveksiyon akımları nedeni ile, taş kabuk parçalanmakta ve birçok "Levha"lara bölünmektedir. Üst Manto'da oluşan konveksiyon akımları, radyoaktivite nedeni ile oluşan yüksek ısıya bağlanmaktadır. Konveksiyon akımları yukarılara yükseldikçe taşyuvarda gerilmelere ve daha sonra da zayıf zonların kırılmasıyla levhaların oluşmasına neden olmaktadır. Halen 10 kadar büyük levha ve çok sayıda küçük levhalar vardır. Bu levhalar üzerinde duran kıtalarla birlikte, Astenosfer üzerinde sal gibi yüzmekte olup, birbirlerine göre insanların hissedemeyeceği bir hızla hareket etmektedirler.

Konveksiyon akımlarının yükseldiği yerlerde levhalar birbirlerinden uzaklaşmakta ve buradan çıkan sıcak magmada okyanus ortası sırtlarını oluşturmaktadır. Levhaların birbirlerine değdikleri bölgelerde sürtünmeler ve sıkışmalar olmakta, sürtünen levhalardan biri aşağıya Manto'ya batmakta ve eriyerek yitme zonlarını oluşturmaktadır. Konveksiyon akımlarının neden olduğu bu ardışıklı olay tatkürenin altında devam edip gitmektedir.

İşte yerkabuğunu oluşturan levhaların birbirine sürtündükleri, birbirlerini sıkıştırdıkları, birbirlerinin üstüne çıktıkları ya da altına girdikleri bu levhaların sınırları dünyada depremlerin oldukları yerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyada olan depremlerin hemen büyük çoğunluğu bu levhaların birbirlerini zorladıkları levha sınırlarında dar kuşaklar üzerinde olusmaktadır.

Yukarıda, yerkabuğunu oluşturan "Levha"ların, Astenosferdeki konveksiyon akımları nedeniyle hareket halinde olduklarını ve bu nedenle birbirlerini ittiklerini veya birbirlerinden açıldıklarını ve bu olayların meydana geldiği zonların da deprem bölgelerini oluşturduğunu söylemistik.

Birbirlerini iten ya da diğerinin altına giren iki levha arasında, harekete engel olan bir sürtünme kuvveti vardır. Bir levhanın hareket edebilmesi için bu sürtünme kuvvetinin giderilmesi gerekir.

İtilmekte olan bir levha ile bir diğer levha arasında sürtünme kuvveti aşıldığı zaman bir hareket oluşur. Bu hareket çok kısa bir zaman biriminde gerçekleşir ve şok niteliğindedir. Sonunda çok uzaklara kadar yayılabilen deprem (sarsıntı) dalgaları ortaya çıkar.Bu dalgalar geçtiği ortamları sarsarak ve depremin oluş yönünden uzaklaştıkça enerjisi azalarak yayılır. Bu sırada yeryüzünde, bazen gözle görülebilen, kilometrelerce uzanabilen ve FAY adı verilen arazi kırıkları oluşabilir. Bu kırıklar bazen yeryüzünde gözlenemez, yüzey tabakaları ile gizlenmiş olabilir. Bazen de eski bir depremden oluşmuş ve yerüzüne kadar çıkmış, ancak zamanla örtülmüş bir fay yeniden oynayabilir.

Depremlerinin olusumunun bu sekilde ve "Elastik Geri Sekme Kuramı" adı altında anlatımı 1911 yılında Amerikalı Reid tarafından yapılmıştır ve laboratuvarlarda da denenerek ispatlanmıştır.

Bu kurama göre, herhangibir noktada, zamana bağımlı olarak, yavaş yavaş oluşan birim deformasyon birikiminin elastik olarak depoladığı enerji, kritik bir değere eriştiğinde, fay düzlemi boyunca var olan sürtünme kuvvetini yenerek, fay çizgisinin her iki tarafındaki kayaç bloklarının birbirine göreli hareketlerini oluşturmaktadır. Bu olay ani yer değiştirme hareketidir. Bu ani yer değiştirmeler ise bir noktada biriken birim deformasyon enerjisinin açığa çıkması, boşalması, diğer bir deyişle mekanik enerjiye dönüşmesi ile ve sonuç olarak yer katmanlarının kırılma ve yırtılma hareketi ile olmaktadır.

Aslında kayaların, önceden bir birim yerdeğiştirme birikimine uğramadan kırılmaları olanaksızdır. Bu birim yer değiştirme hareketlerini, hareketsiz görülen yerkabuğunda, üst mantoda oluşan konveksiyon akımları oluşturmakta, kayalar belirli bir deformasyona kadar dayanıklılık gösterebilmekte ve sonrada kırılmaktadır. İşte bu kırılmalar sonucu depremler oluşmaktadır. Bu olaydan sonra da kayalardan uzak zamandan beri birikmiş olan gerilmelerin ve enerjinin bir kısmı ya da tamamı giderilmiş olmaktadır.

Çoğunlukla bu deprem olayı esnasında oluşan faylarda, elastik geri sekmeler (atım), fayın her iki tarafında ve ters yönde oluşmaktadırlar.

FAYLAR genellikle hareket yönlerine göre isimlendirilirler. Daha çok yatay hareket sonucu meydana gelen faylara "Doğrultu Atımlı Fay"denir. Fayın oluşturduğu iki ayrı blokun birbirlerine göreli olarak sağa veya sola hareketlerinden de bahsedilebilinir ki bunlar sağ veya sol yönlü doğrultulu atımlı faya bir örnektir.

Düsey hareketlerle meydana gelen faylara da "Egim Atımlı Fay"denir. Fayların çoğunda hem yatay, hem de düsey hareket bulunabilir.

DEPREM TÜRLERİ :

Depremler oluş nedenlerine göre degişik türlerde olabilir. Dünyada olan depremlerin büyük bir bölümü yukarıda anlatılan biçimde oluşmakla birlikte az miktarda da olsa baska doğal nedenlerle de olan deprem türleri bulunmaktadır. Yukarıda anlatılan levhaların hareketi sonucu olan depremler genellikle "TEKTONİK" depremler olarak nitelenir ve bu depremler çoğunlukla levhalar sınırlarında olusurlar.Yeryüzünde olan depremlerin %90'ı bu gruba girer. Türkiye'de olan depremler de büyük çoğunlukla tektonik depremlerdir. İkinci tip depremler "VOLKANİK" depremlerdir. Bunlar volkanların püskürmesi sonucu oluşurlar.Yerin derinliklerinde ergimiş maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların yapmış oldukları patlamalarla bu tür depremlerin maydana geldiği bilinmektedir. Bunlar da yanardağlarla ilgili olduklarından yereldirler ve önemli zarara neden olmazlar. Japonya ve İtalya'da olusan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye'de aktif yanardağ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır.

Bir başka tip depremler de "ÇÖKÜNTÜ" depremlerdir. Bunlar yer altındaki boşlukların (mağara), kömür ocaklarında galerilerin, tuz ve jipsli arazilerde erime sonucu oluşan boşlukları tavan blokunun çökmesi ile oluşurlar. Hissedilme alanları yerel olup enerjileri azdır fazla zarar getirmezler. Büyük heyelanlar ve gökten düşen meteorların da küçük sarsıntılara neden olduğu bilinmektedir.

Odağı deniz dibinde olan Derin Deniz Depremlerinden sonra, denizlerde kıyılara kadar oluşan ve bazen kıyılarda büyük hasarlara neden olan dalgalar oluşur ki bunlara (Tsunami) denir. Deniz depremlerinin çok görüldüğü Japonya'da Tsunami'den 1896 yılında 30.000 kisi ölmüstür.

DEPREM PARAMETRELERİ :

Herhangibir deprem oluştuğunda, bu depremim tariflenmesi ve anlaşılabilmesi için "DEPREM PARAMETRELERİ" olarak tanımlanan bazı kavramlardan söz edilmektedir. Aşağıda kısaca bu parametrelerin açıklaması yapılacaktır.

ODAK NOKTASI (HİPOSANTR)
Odak noktası yerin içinde depremin enerjisinin ortaya çıktığı noktadır.Bu noktaya odak noktası veya iç merkez de denir.Gerçekte , enerjinin ortaya çıktığı bir nokta olmayıp bir alandır , fakat pratik uygulamalarda nokta olarak kabul edilmektedir.

Deprem [Açıklama] Dalga
Odak noktası, dış merkez ve sismik deprem dalgalarının yayılışı


DIŞ MERKEZ (EPİSANTR)
Odak noktasına en yakın olan yer üzerindeki noktadır.Burası aynı zamanda depremin en çok hasar yaptığı veya en kuvvetli larak hissedildiği noktadır.Aslında bu , bir noktadan çok bir alandır.Depremin dış merkez alanı depremin şiddetine bağlı olarak çeşitli büyüklüklerde olabilir. Bazen büyük bir depremin odak noktasının boyutları yüzlerce kilometreyle de belirlenebilir.Bu nedenle "Episantr Bölgesi" ya da "Episantr Alanı" olarak tanımlama yapılması gerçeğe daha yakın bir tanımlama olacaktır.

ODAK DERİNLİĞİ :
Depremde enerjinin açığa çıktığı noktanınyeryüzünden en kısa uzaklığı, depremin odak derinliği olarak adlandırılır. Depremler odak derinliklerine göre sınıflandırılabilir.Bu sınıflandırma tektonik depremler için geçerlidir.Yerin 0-60 km.derinliğinde olan depremler sığ deprem olarak nitelenir.Yerin 70-300 km.derinliklerinde olan depremler orta derinlikte olan depremlerdir.Derin depremler ise yerin 300 km.den fazla derinliğinde olan depremlerdir.Türkiye'de olan depremler genellikle sığ depremlerdir ve derinlikleri 0-60 km.arasındadır.Orta ve derin depremler daha çok bir levhanın bir diğer levhanın altına girdiği bölgelerde olur.Derin depremler çok genis alanlarda hissedilir , buna karşılık yaptıkları hasar azdır.Sığ depremler ise dar bir alanda hissedilirken bu alan içinde çok büyük hasar yapabilirler.

EŞŞİDDET (İZOSEİT) EĞRİLERİ :
Aynı şiddetle sarsılan noktaları birbirine bağlayan noktalara denir. Bunun tamamlanmasıyla eşşıddet haritası ortaya çıkar. Genelde kabul edilmiş duruma göre, eğrilerin oluşturduğu yani iki eğri arasında kalan alan, depremlerden etkilenme yönüyle, şiddet bakımından sınırlandırılmış olur. Bu nedenle depremin şiddeti eşşiddet eğrileri üzerine değil, alan içerisine yazılır.

ŞİDDET :
Herhangibir derinlikte olan depremin, yeryüzünde hissedildiği bir noktadaki etkisinin ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir deyişle depremin şiddeti, onun yapılar, doğa ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür. Bu etki, depremin büyüklüğü, odak derinliği, uzaklığı yapıların depreme karşı gösterdiği dayanıklılık dahi değişik olabilmektedir. Şiddet depremin kaynağındaki büyüklüğü hakkında doğru bilgi vermemekle beraber, deprem dolayısıyla oluşan hasarı yukarıda belirtilen etkenlere bağlı olarak yansıtır.

Depremin şiddeti, depremlerin gözlenen etkileri sonucunda ve uzun yılların vermiş olduğu deneyimlere dayanılarak hazırlanmış olan "Şiddet Cetvelleri"ne göre değerlendirilmektedir. Diğer bir deyişle "Deprem Şiddet Cetvelleri" depremin etkisinde kalan canlı ve cansız herşeyin depreme gösterdiği tepkiyi değerlendirmektedir. Önceden hazırlanmış olan bu cetveller, her şiddet derecesindeki depremlerin insanlar, yapılar ve arazi üzerinde meydana getireceği etkileri belirlemektedir.

Bir deprem oluştuğunda, bu depremin herhangibir noktadaki şiddetini belirlemek için, o bölgede meydana gelen etkiler gözlenir. Bu izlenimler Şiddet Cetveli'nde hangi şiddet derecesi tanımına uygunsa, depremin şiddeti, o şiddet derecesi olarak değerlendirilir. Örneğin; depremin neden olduğu etkiler, şiddet cetvelinde VIII şiddet olarak tanımlanan bulguları içeriyorsa, o deprem VIII şiddetinde bir deprem olarak tariflenir. Deprem Şiddet Cetvellerinde, şiddetler romen rakamıyla gösterilmektedir. Bugün kullanılan batlıca şiddet cetvelleri değiştirilmiş "Mercalli Cetveli (MM)" ve "Medvedev-Sponheur-Karnik (MSK)" şiddet cetvelidir. Her iki cetvelde de XII şiddet derecesini kapsamaktadır. Bu cetvellere göre,şiddeti V ve daha küçük olan depremler genellikle yapılarda hasar meydana getirmezler ve insanların depremi hissetme şekillerine göre değerlendirilirler.

VI-XII arasındaki şiddetler ise, depremlerin yapılarda meydana getirdiği hasar ve arazide oluşturduğu kırılma, yarılma, heyelan gibi bulgulara dayanılarak değerlendirilmektedir.

MAGNİTÜD :
Deprem sırasında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Enerjinin doğrudan doğruya ölçülmesi olanağı olmadığından, Amerika Birleşik Devletleri'nden Prof.C.Richter tarafından 1930 yıllarında bulunan bir yöntemle depremlerin aletsel bir ölçüsü olan "Magnitüd" tanımlanmıştır. Prof .Richter, episantrdan 100 km. uzaklıkta ve sert zemine yerlestirilmis özel bir sismografla (2800 büyütmeli, özel periyodu 0.8 saniye ve %80 sönümü olan bir Wood-Anderson torsiyon Sismografı ile) kaydedilmiş zemin hareketinin mikron cinsinden (1 mikron 1/1000 mm) ölçülen maksimum genliğinin 10 tabanına göre logaritmasını bir depremin "magnitüdü" olarak tanımlamıştır. Bugüne dek olan depremler istatistik olarak incelendiğinde kaydedilen en büyük magnitüd değerinin 8.9 olduğu görülmektedir(31 Ocak 1906 Colombiya-Ekvator ve 2Mart 1933 Sanriku-Japonya depremleri).

Magnitüd, aletsel ve gözlemsel magnitüd değerleri olmak üzere iki gruba ayrılabilmektedir.

Aletsel magnitüd, yukarıda da belitildiği üzere, standart bir sismografla kaydedilen deprem hareketinin maksimum genlik ve periyod değeri ve alet kalibrasyon fonksiyonlarının kullanılması ile yapılan hesaplamalar sonucunda elde edilmektedir. Aletsel magnitüd değeri, gerek hacim dalgaları ve gerekse yüzey dalgalarından hesaplanılmaktadır.

Genel olarak, hacim dalgalarından hesaplanan magnitüdler (m), ile yüzey dalgalarından hesaplanan mağnitüdler de (M) ile gösterilmektedir. Her iki magnitüd değerini birbirine dönüştürecek bazı bağıntılar mevcuttur.

Gözlemsel magnitüd değeri ise, gözlemsel inceleme sonucu elde edilen episantr şiddetinden hesaplanmaktadır. Ancak, bu tür hesaplamalarda, magnitüd-şiddet bağıntısının incelenilen bölgeden bölgeye değiştiği de gözönünde tutulmalıdır.

Gözlemevleri tarafından bildirilen bu depremin magnitüdü depremin enerjisi hakkında fikir vermez. Çünkü deprem sığ veya derin odaklı olabilir. Magnitüdü aynı olan iki depremden sığ olanı daha çok hasar yaparken, derin olanı daha az hasar yapacağından arada bir fark olacaktır. Yine de Richter ölçeği (magnitüd) depremlerin özelliklerini saptamada çok önemli bir unsur olmaktadır.

Depremlerin şiddet ve magnitüdleri arasında birtakım ampirik bağıntılar çıkarılmıştır. Bu bağıntılardan şiddet ve magnitüd değerleri arasındaki dönüşümleri aşağıdaki gibi verilebilir.

Siddet -- IV - V - VI - VII - VIII - IX - X - XI - XII

Richter Magnitüdü -- 4 - 4.5 - 5.1 - 5.6 - 6.2 - 6.6 - 7.3 - 7.8 - 8.4


En son MuStY tarafından Perş. Mart 13, 2008 3:43 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://sanalforum.forum-canada.net
MuStY
Admin
Admin
MuStY


Mesaj Sayısı : 84
Kayıt tarihi : 26/02/08
Yaş : 34
Nerden : Çanakkale

Deprem [Açıklama] Empty
MesajKonu: Geri: Deprem [Açıklama]   Deprem [Açıklama] EmptyPerş. Mart 13, 2008 3:21 pm

DEPREMİN DİĞER ÖZELLİKLERİ :

Bazen büyük bir deprem olmadan önce küçük sarsıntılar olur. Bu küçük sarsıntılara "ÖNCÜ DEPREMLER" denilmektedir. Büyük bir depremin oluşundan sonra da belki birkaç yüz adet küçük deprem olmaya devam etmektedir. Bu küçük depremler "ARTÇI DEPREMLER" olarak isimlendirilir ve büyük depremin oluş anına göre bunların şiddetinde ve sayısında azalım görülür.

DEPREM ŞİDDET CETVELİ :

Şiddet cetvellerinin açıklamasına geçmeden önce, burada kullanılacak terimlerin belirtilmesine çalışılacaktır. Özel bir şekilde depreme dayanıklı olarak projelendirilmemiş yapılar üç tipe ayrılmaktadır:

A Tipi : Kırsal konutlar, kerpiç yapılar, kireç ya da çamur harçlı moloz taş yapılar.

B Tipi : Tuğla yapılar, yarım kagir yapılar, kesme taş yapılar, beton biriket ve hafif prefabrike yapılar.

C Tipi : Betonarme yapılar, iyi yapılmış ahşap yapılar.

Siddet derecelerinin açıklanmasında kullanılan az, çok ve pekçok deyimleri ortalama bir değer olarak sırasıyla, %5, %50 ve %75 oranlarını belirlemektedir.Şiddet Zemin İvmesi (gal) (0.1-0.5 sn periyod aralığı için) Yer Titresiminin (0.5-2 sn periyod hızı cm/sn aralığı için) YAPI TİPLERİ
Ax Bx Cx
V 12-15 1.0-2.0 %5 Hafif hasar - -
VI 25-50 2.1-4.0 % 5 Orta Hasar
% 50 Hafif Hasar %5 Hafif hasar -
VII 50-100 4.1-8.0 % 5 Yıkıntı
% 50 Agır Hasar %5 Orta hasar % 5 Hafif hasar
VIII 100-200 8.1-16.0 % 5 Fazla Yıkıntı
% 50 Yıkıntı %5 Yıkıntı
% 50 Agır Hasar % 5 Agır hasar
% 50 Orta Hasar
IX 200-400 16.1-32.0 % 50 Fazla Yıkıntı % 5 Fazla Yıkıntı
%50 Yıkıntı % 5 Yıkıntı
% 50 Agır Hasar
X 400-800 32.1-64.0 % 75 Fazla Yıkıntı %50 Fazla Yıkıntı % 5 Fazla Yıkıntı
% 50 Yıkıntı


Yapılardaki hasar ise beş gruba ayrılmıştır :

Hafif Hasar : İnce sıva çatlaklarının meydana gelmesi ve küçük sıva parçalarının dökülmesiyle tanımlanır.

Orta Hasar : Duvarlarda küçük çatlakların meydana gelmesi, oldukça büyük sıva parçalarının dökülmesi, kiremitlerin kayması, bacalarda çatlakların oluşması ve bazı baca parçalarının aşağıya düşmesiyle tanımlanır.

Ağır Hasar : Duvarlarda büyük çatlakların meydana gelmesi ve bacaların yıkılmasıyla tanımlanır.

Yıkıntı : Duvarların yarılması, binaların bazı kısımlarının yıkılması ve derzlerle ayrılmış kısımlarının bağlantısını kaybetmesiyle tanımlanır.

Fazla Yıkıntı : Yapıların tüm olarak yıkılmasıyla tanımlanır.

Şiddet çizelgelerinin açıklanmasında her şiddet derecesi üç bölüme ayrılmıştır.

Bunlardan;

a) Bölümünde depremin kişi ve çevre,

b) Bölümünde depremin her tipteki yapılar,

c) Bölümünde de depremin arazi üzerindeki etkileri belirtilmistir.

MSK Siddet Cetveli :
I- Duyulmayan
(a) : Titreşimler insanlar tarafından hissedilmeyip, yalnız sismograflarca kaydedilirler.

II- Çok Hafif
(a) : Sarsıntılar yapıların en üst katlarında ,dinlenme bulunan az kişi tarafından hissedilir.

III- Hafif
(a) : Deprem ev içerisinde az kişi, dışarıda ise sadece uygun şartlar altındaki kişiler tarafından hissedilir. Sarsıntı, yoldan geçen hafif bir kamyonetin meydana getirdiği sallantı gibidir. Dikkatli kişiler, üst katlarda daha belirli olan asılmış eşyalardaki hafif sallantıyı izleyebilirler.

IV- Orta Şiddetli
(a) : Deprem ev içerisinde çok, dışarıda ise az kişi tarafından hissedilir. Sarsıntı, yoldan geçen ağır yüklü bir kamyonun oluşturduğu sallantı gibidir. Kapı, pencere ve mutfak eşyaları v.s. titrer, asılı eşyalar biraz sallanır. Ağzı açık kaplarda olan sıvılar biraz dökülür. Araç içerisindeki kişiler sallantıyı hissetmezler.

V- Şiddetli
(a) : Deprem, yapı içerisinde herkes, dışarıda ise çok kişi tarafından hissedilir. Uyumakta olan çok kişi uyanır, az sayıda dışarı kaçan olur. Hayvanlar huysuzlanmaya başlar. Yapılar baştan aşağıya titrerler, asılmış eşyalar ve duvarlara asılmış resimler önemli derecede sarsılır. Sarkaçlı saatler durur. Az miktarda sabit olmayan eşyalar yerlerini değistirebilirler ya da devrilebilirler. Açık kapı ve pencereler şiddetle itilip kapanırlar, iyi kilitlenmemiş kapalı kapılar açılabilir. İyice dolu, ağzı açık kaplardaki sıvılar dökülür. Sarsıntı yapı içerisine ağır bir eşyanın düşmesi gibi hissedilir.
(b) : A tipi yapılarda hafif hasar olabilir.
(c) : Bazen kaynak sularının debisi değişebilir.

VI- Çok Şiddetli
(a) : Deprem ev içerisinde ve dışarıda hemen hemen herkes ratafından hissedilir. Ev içerisindeki birçok kişi korkar ve dışarı kaçarlar, bazı kişiler dengelerini kaybederler. Evcil hayvanlar ağıllarından dışarı kaçarlar. Bazı hallerde tabak, bardak v.s.gibi cam eşyalar kırılabilir, kitaplar raflardan aşağıya düşerler. Ağır mobilyalar yerlerini değiştirirler.
(b) : A tipi çok ve B tipi az yapılarda hafif hasar ve A tipi az yapıda orta hasar görülür.
(c) : Bazı durumlarda nemli zeminlerde 1 cm.genişliğinde çatlaklar olabilir. Dağlarda rastgele yer kaymaları, pınar sularında ve yeraltı su düzeylerinde değişiklikler görülebilir.

VII- Hasar Yapıcı
(a) : Herkes korkar ve dışarı kaçar, pek çok kişi oturdukları yerden kalkmakta güçlük çekerler. Sarsıntı, araç kullanan kişiler tarafından önemli olarak hissedilir.
(b) : C tipi çok binada hafif hasar, B tipi çok binada orta hasar, A tipi çok binada ağır hasar, A tipi az binada yıkıntı görülür.
(c) : Sular çalkalanır ve bulanır. Kaynak suyu debisi ve yeraltı su düzeyi değişebilir. Bazı durumlarda kaynak suları kesilir ya da kuru kaynaklar yeniden akmaya başlar. Bir kısım kum çakıl birikintilerinde kaymalar olur. Yollarda heyelan ve çatlama olabilir. Yeraltı boruları ek yerlerinden hasara uğrayabilir. Taş duvarlarda çatlak ve yarıklar oluşur.

VIII- Yıkıcı
(a) : Korku ve panik meydana gelir. Araç kullanan kişiler rahatsız olur. Ağaç dalları kırılıp, düşer. En ağır mobilyalar bile hareket eder ya da yer değiştirerek devrilir. Asılı lambalar zarar görür.
(b) : C tipi çok yapıda orta hasar, C tipi az yapıda ağır hasar, B tipi çok yapıda ağır hasar, A tipi çok yapıda yıkıntı görülür. Boruların ek yerleri kırılır. Abide ve heykeller hareket eder ya da burkulur. Mezar taşları devrilir. Taş duvarlar yıkılır.
(c) : Dik şevli yol kenarlarında ve vadi içlerinde küçük yer kaymaları olabilir. Zeminde farklı genişliklerde cm.ölçüsünde çatlaklar oluşabilir. Göl suları bulanır, yeni kaynaklar meydana çıkabilir. Kuru kaynak sularının akıntıları ve yeraltı su düzeyleri değişir.

IX- Çok Yıkıcı
(a) : Genel panik. Mobilyalarda önemli hasar olur. Hayvanlar rastgele öte beriye kaçışır ve bağrışırlar.
(b) : C tipi çok yapıda ağır hasar, C tipi az yapıda yıkıntı, B tipi çok yapıda yıkıntı, B tipi az yapıda fazla yıkıntı ve A tipi çok yapıda fazla yıkıntı görülür. Heykel ve sütunlar düşer. Bentlerde önemli hasarlar olur. Toprak altındaki borular kırılır. Demiryolu rayları eğrilip, bükülür yollar bozulur.
(c) : Düzlük yerlerde çokça su, kum ve çamur tasmaları görülür. Zeminde 10 cm. genişliğine dek çatlaklar oluşur. Eğimli yerlerde ve nehir teraslarında bu çatlaklar 10 cm.den daha büyüktür. Bunların dışında, çok sayıda hafif çatlaklar görülür. Kaya düşmeleri, birçok yer kaymaları ve dağ kaymaları, sularda büyük dalgalanmalar meydana gelebilir. Kuru kayalar yeniden sulanır, sulu olanlar kurur.

X- Ağır Yıkıcı
(b) : C tipi çok yapıda yıkıntı, C tipi az yapıda yıkıntı, B tipi çok yapıda fazla yıkıntı, A tipi pek çok yapıda fazla yıkıntı görülür. Baraj, bent ve köprülerde önemli hasarlar olur. Tren yolu rayları eğrilir. Yeraltındaki borular kırılır ya da eğrilir. Asfalt ve parke yollarda kasisler olusur.
(c) : Zeminde birkaç desimetre ölçüsünde çatlaklar oluşabilir. Bazen 1 m. genişliğinde çatlaklar da olabilir. Nehir teraslarında ve dik meyilli yerlerde büyük heyelanlar olur. Büyük kaya düşmeleri meydana gelir. Yeraltı su seviyesi değişir. Kanal, göl ve nehir suları karalar üzerine taşar. Yeni göller olusabilir.

XI - Çok Ağır Yıkıcı
(b) : İyi yapılmış yapılarda, köprülerde, su bentleri, barajlar ve tren yolu raylarında tehlikeli hasarlar olur. Yol ve caddeler kullanılmaz hale gelir. Yeraltındaki borular kırılır.
(c) : Yer, yatay ve düşey doğrultudaki hareketler nedeniyle geniş yarık ve çatlaklar tarafından önemli biçimde bozulur. Çok sayıda yer kayması ve kaya düşmesi meydana gelir. Kum ve çamur fışkırmaları görülür.

XII- Yok Edici (Manzara Değişir)
(b) : Pratik olarak toprağın altında ve üstündeki tüm yapılar baştanbaşa yıkıntıya uğrar.
(c) : Yer yüzeyi büsbütün değişir. Geniş ölçüde çatlak ve yarıklarda, yatay ve düşey hareketlerin yön miktarları izlenebilir. Kaya düşmeleri ve nehir versanlarındaki göçmeler çok geniş bir bölgeyi kaplarlar. Yeni göller ve çağlayanlar oluşur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://sanalforum.forum-canada.net
MuStY
Admin
Admin
MuStY


Mesaj Sayısı : 84
Kayıt tarihi : 26/02/08
Yaş : 34
Nerden : Çanakkale

Deprem [Açıklama] Empty
MesajKonu: Depremde Kaybı En Aza İndirmek   Deprem [Açıklama] EmptyPerş. Mart 13, 2008 3:37 pm

1. Giriş



1.1 Kriz Yönetimi



Depreme hazırlıklı olmanın Devlete, Belediyelere ve Yerel Yönetimlere yüklediği görevler başlıca iki bölümde toplanır. Birincisi, ‘‘Kriz Yönetimi’’ adı verilen ve daha çok deprem anında ve depremin hemen ardından yapılacak acil kurtarma, acil tedavi, acil barınma, acil iaşe, enkaz kaldırma, acil yerleştirme, yer hareketini kayıt şebekesi kurma ve yangın söndürme gibi çok çeşitli acil yardım ve haberleşme operasyonları için gerekli eğitim, malzeme ve teçhizat açılarından hazırlıkları içerir. ‘‘Kriz Yönetimi’’ konusunda valilikler, yerel yönetimler, kamu kuruluşları ve çeşitli sivil toplum örgütleri, özellikle 17 Ağustos 1999 Kocaeli depreminden sonra, çok büyük aşama içinde oldular ve hazırlıklar halen (2005) büyük çoğunluğu ile tatminkâr bir seviyeye geldi. Bunu söyleyebilir olmak çok güzel bir şey.



1.2 Risk Yönetimi



Ancak, Devletin ve Yerel Yönetimlerin ‘‘Risk yönetimi’’ adı verilen ve depremde can ve mal kaybını en aza indirme olarak tarif edilen ikinci bölümdeki görevleri, birinci bölümdekilerden daha önemli ve daha önceliklidir. Hatta, denilebilir ki, eğer ‘‘Risk yönetimi’’ne giren konularda tam bir başarı elde edilebilirse ve en azından can kaybı ve yaralı sayısı ‘sıfıra’ indirilebilirse, ‘‘Afet Yönetimi’’ çalışmalarının büyük bir kısmına ihtiyaç kalmaz. ‘‘Risk yönetimi’’ başlıca üç kategoride toplanabilir:



a) Eğitim seferberliği,

b) Yeni yapıların güvenli bir şekilde inşa edilmesi,

c) Mevcut yapıların güçlendirilmesi yerine ‘sıfır’ can kaybı yönetimi.

2. Eğitim seferberliği



Şüphesiz, yaşamın her safhasında bireyleri ve toplumu deprem konusunda bilinçlendirmek, bu konuda her yaşta ve her kesimde yeterli bir duyarlılık kazandırmak kaçınılmazdır. Ancak, binalarımızı yapan mimarları ve inşaat mühendislerini kusursuz ve profesyonel bir eğitime tabi tutmak daha da kaçınılmaz bir zarurettir.



Maalesef, dört yıllık lisans eğitimi ile inşaat mühendisi ve mimar yetiştiren, 37 Üniversitemizin hiç birinde, ‘‘depreme dayanıklı bina tasarımı’’ dersi mecburi olarakokutulmamaktadır. Üç beş Üniversitemizde ise, bu konudaki dersler sadece seçmeli dir. Dolayısı ile, mimar ve mühendislerimiz ‘depreme dayanıklı bina tasarımı’ konusunda yeterli bilgi ve beceri sahibi olmadan mezun olmaktadır. Bu acı fakat gerçek sorumsuzluğun sahibi, çeşitli uyarılara kulak vermeyen ve hiçbir önlem almak gereğini duymayan YÖK = ‘Yüksek Öğrenim Kurumu’dur (Ref 1 ve 2).



İşte bu yüzden kırkbeş bini aşkın inşaat mühendisi ve bir o kadar mimarımız, uzmanlıkları tartışılmaz çok az bir kısmı hariç, depreme dayanıklı bina tasarımının ilkelerini ve ayrıntılarını , yönetmeliklerin verdiği bilgilerin ötesinde, pek bilmezler. Bu eksikliklerini, meslek içi kurslarla telafi edebilmek için yoğun çabalar sarfedilmelidir.



3. Yeni binaların deprem güvenliği



Özel sektöre ait yeni inşa edilecek binaların depreme dayanıklı olması, 1 Ağustos 2001 tarihinde yürürlüğe giren 4708 sayılı Yapı Denetimi Kanunu ile güvence altına alınmıştır. Eğrisi ile, doğrusu ile bir çok eksik ve yanlış yönüne rağmen, bu kanun ülkemizde kaçak inşaatı önlemenin, sağlıklı ve depreme dayanıklı bina üretmenin yegane teminatıdır. Yapı Denetimi Kanunu ilk fırsatta aşağıda özetlenen mahzurları giderecek şekilde revize edilmelidir:

· Kanunun 19 pilot ildeki uygulaması tüm Türkiye sathına yayılmalıdır.




· Mühendis ve mimarlara ‘‘Denetçi’’ belgeleri bilgi, beceri, tecrübe ve sınav

kriterleri göz önüne alınarak Bakanlıkça değil, ilgili Meslek Odalarınca verilmelidir.



· Denetçi tabiri yerine ‘Profesyonel Mühendis’ ve ‘Profesyonel Mimar’ tabirleri

kullanılmalıdır.



· Müteahhidin şantiye şefinin, yerel yönetimlerde imar müdürlüklerinin, Meslek

Odaları ve Bakanlığın ilgili birimlerinin, yapı denetimi üst ve alt komisyonlarının ve

proje müelliflerinin de, ‘‘Denetçi’’ daha doğrusu ‘Profesyonel’ mühendis ve

mimarlar ile donatılması zaruri olmalıdır.



· Proje Denetçisi bir Elektrik veya Makina Mühendisi uygulamayı denetleyip, tutanaklara imza atabildiği halde, Proje Denetçisi bir İnşaat Mühendisi, uygulamayı denetleyemiyor, kalıp, demir ve beton dökümü tutanaklarına imza atamıyor. Bu ters, çarpık ve akıl dışı yönetmelik maddesini ilk fırsatta düzeltmelidir.



· Yapı denetimi kuruluşları asgari ücret tarifesi, kanunda yazılı sorumlulukların ve

ayrıntılı denetim sisteminin gerektirdiği minimum personel giderlerini karşılayacak

düzeye çıkarılmalıdır.



· Asgari ücret tarifesi, küçük yapı maliyetlerinde yüksek oranlarda, büyük yapı

maliyetlerinde, nisbeten daha düşük oranlarda ve her halde % 3 ilâ % 8 arasında

değişen oranlarda düzenlenmelidir.



· Yapı Denetim Kuruluşlarının mesleki sorumluluk sigorta poliçelerinin primleri,

denetim ücretinin dışında, Yapı Sahibi tarafından Yapı Denetim Kuruluşuna ayrıca

ödenmelidir.



· Bakanlık’ta oluşturulan bir adet Yapı Denetim Komisyonu yeterli değildir. Her ilde

ve gerektiğinde her ilçede bir Yapı Denetim Komisyonu kurulabilmelidir.



· Her türlü Yapı Denetim Hizmet Sözleşmesinde ve fesih işlemlerinde ya Noter tasdiki aranmamalı veya bu sözleşmeler Noter harçlarından muaf tutulmalıdır.



· Yerel yönetimlerin yasayı anlayış farkından kaynaklanan ve yapı denetim sisteminin

işlerliği ile etkinliğini azaltan geciktirici bürokratik engeller kaldırılmalıdır.



· Sadece özel sektör binaları değil, tüm kamu binalarının proje ve inşaatları da 4708

sayılı Yapı Denetim Kanunu kapsamına alınmalıdır.





4. Mevcut yapıların güçlendirilmesi yerine ‘Sıfır’ can kaybı yöntemi



Tüm binaların, köprü ve viyadüklerin istisnasız hepsinin güçlendirilmesine ne para yeter, ne de zaman! Böyle bir teşebbüs esasen mantık dışıdır. İleri ülkelerde uygulanan akılcı ve etkin yöntem tüm binaları ve yapıları güçlendirmekten geçmez. En akılcı yöntem, ‘‘Göçme riski taşıyan binaları bulup çıkarma’’ operasyonundan başka bir şey değildir (Ref. 3). Depremde, can kaybı ve yaralanmalar daima ya tamamen veya kısmen göçen binalarda yer aldığı için, ‘‘göçme riskli’’ binaların bulunup güçlendirilmesi ile ‘‘can kaybını sıfıra indirme’’ projesi birbiri ile eş anlamlıdır. Anayasamıza göre, can güvenliği devletin teminatı altındadır. Dolayısı ile, özel sektör binalarında da can güvenliğini tehdit eden ‘‘göçme riskli’’ binaların bulunup çıkarılması görevi de doğrudan Devlete aittir! Aynen, farı yanmayan, freni tutmayan veya kapısı kapanmayan arabanın trafiğe çıkmasına izin verilmeyişi gibi…



Bina ister kamuya, ister özel sektöre ait olsun, konu can güvenliği olduğu anda, devlet – yerel yönetimler her iki sektör için de devreye girmek zorundadır. Zorunlu deprem sigortası kanunu (KHK 587) ve DASK = Doğal Afetler Sigorta Kurumu sadece mal hasarını güvenceye almak için çıkarılmıştır, can kaybını önlemek için değil!



Bir depremden sonra artık Devlet Baba’nın, yaraları sarmak üzere, Erzincan, Dinar, Adana-Ceyhan, Kocaeli ve Bingöl depremlerinde olduğu gibi iş başında olacağını beklemek hayaldir. ‘Devlet Baba’ can kaybı için ‘‘Başınız sağ olsun!’’, yaralılar için ‘‘Acil şifalar dilerim!’’, mal kaybı için de ‘‘Ancak zorunlu sigorta yaptıranlar hasar tazminatlarını alırlar! Diğerleri beni ilgilendirmez!’’ demekten öteye parmağını oynatmayacaktır.



Fakat, gözden kaçırılmaması gereken bir husus var. Devlet zorunlu sigorta sisteminin getirdiği hasar teminatı şemsiyesinin altına sığınarak, Devlet Babalı’ğından ‘‘elini yıkayamaz!’’ Çünkü, işin içinde can kaybını önlemek sorumluluğu vardır da ondan! Can kaybının söz konusu olduğu bir konudan Devlet – yerel yönetimler elini eteğini çekemez! İşte, bu nedenle ister özel, ister kamu binaları olsun daha deprem olmadan mevcut bina stoku içinde ‘‘göçme riski’’ taşıyan binaları bulup çıkarma görevi, doğrudan Devletin ve dolaylı olarak Yerel Yönetimlerin görevidir! Aşağıda, bu görevin nasıl en etkin bir şekilde yerine getirilebileceğine dair ‘sıfır’ can kaybı diye tanımlanan ayrıntılı bir proje önerisi sunulmaktadır.







5. Hangibinalar güçlendirilmeli ?



Ülkemizde 2000 yılından evvel inşa edilmiş hangi binayı ele alırsanız alın, 1998 Türkiye Deprem Yönetmeliğine göre ‘yetersiz’ yani, depreme karşı güvensiz çıkacaktır. Bunun nedeni, daha önceki 1968 ve 1975 tarihli Yönetmeliklere nazaran, 1998 tarihli Yönetmelikte tarif edilen güvenlik kriterlerinin, daha doğrusu güvenlik çıtalarının çok büyük ölçüde yükseltilmiş olmasıdır. Mühendislerimizin ve akademisyenlerimizin buradan çıkardığı sonuç ve teknik yargı hemen şu olmaktadır: ‘‘Bütün bu binaların seyyanen güçlendirilmesi lazım!’’ İstanbul’da mevcut 2.8 milyon hanenin (yaklaşık 1 milyon bina) güçlendirilmesi için en az 25 milyar dolara ve 25 yıllık inşaat süresine ihtiyaç vardır. Güçlendirme sırasında evlerin boşaltılma mecburiyetinden kaynaklanacak lojistik sorunlar ile, kat maliklerinin anlaşmazlığından çıkacak hukuki sorunlar yumağı da, bu işin tahammül edilemeyen işkence boyutlarıdır. Yani, nereden bakarsanız bakın, deprem yönetmeliğine göre ‘güvensiz’ binaları güçlendirmek teşebbüsü akıl dışıdır ve çıkmaz bir sokaktır.



Nitekim, toplumun yorumu ve aklı selimi bu akıl dışılığı ve çıkmaz sokağı keşfetmiş olacak ki ‘hiç kimse’ binasını güçlendirme yoluna gitmemektedir. Çünkü, biliniyor ki en şiddetli bir depremde bile binaların çoğu, ama pek çoğu, İstanbul için yaklaşık yüzde 96’sı, yıkılmadan ayakta kalacak, bu yıkılmadan ayakta kalacak binaların içinden insanlar yürüyerek selâmete çıkacaklar, en çok sadece yüzde 4’ü yıkılacaktır! O halde, sorunun çözümü bu yüzde 4’ü bulup çıkarmakta yatıyor.



6. Yıkılacak - yıkılmayacak ayırımı ?



İşte burada bir paradoks, yani ikilem doğmaktadır. Bir taraftan teknik adamlar ve akademisyenler mevcut bina stokunun yüzde 96’sını 1998 Deprem Yönetmeliğine göre ‘güvensiz(yetersiz)’ diye damgalayıp onların güçlendirilmelerini tereddütsüz önerirken, diğer yandan istatistikler, mevcut bina stokunun sadece yüzde 4’ünün yıkılacağını, geri kalan yüzde 96’sının ‘orta’, ‘az’ ve ‘hiç’ olmak üzere, derece derece hasar görebileceğini ancak, yıkılmadan ayakta kalacağını ve depremden hemen sonra insanların bu ‘hiç’, ‘az’ ve ‘orta’ hasarlı binalardan yürüyerek dışarı çıkacaklarını söylemektedir.



Nitekim, Başbakanlık istatistikleri esas alınırsa, 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 Kocaeli ve Düzce depremlerinde, konut + işyeri bazında, toplam 854 000 binanın hasar durumu şöyledir: Hiç hasarsız %61.3, az hasarlı %13.7, orta hasarlı %12.3, ağır hasarlı % 6.7 yıkık – ağır hasarlı % 6’dır (Şekil 1). Şiddetli bir İstanbul depreminde bu ağır hasarlı göçük bina oranının, en kötümser bir tahminle, yüzde 4 olacağı söylenebilir. Çünkü, İstanbul’un fay hattına uzaklığı Kocaeli’nden daha fazla ve zemini çoğu yerde Adapazarı’ndan, Kocaeli’nden, Yalova’dan ve Gölcük’ten daha sağlamdır.



O halde, İstanbul’da binaların yüzde 96’sı yıkılmayacak ve insanlar en şiddetli bir depremde bile ( M = 7.5 ) binaların yüzde 96’sının içinden, yürüyerek dışarı çıkacaklar ise, bu binaların güçlendirme masrafına ve eziyetine niye katlansınlar ki? Şüphesiz, parası ve zamanı müsait olan bina sahipleri, mal kaybını azaltmak için istediği güçlendirmeyi istediği zaman yapabilir. Bunun acelesi, önceliği ve mecburiyeti yoktur. Çünkü, yıkılma veya göçme olmayacağı için can kaybı ve yaralanma da söz konusu olmayacaktır.



Depremde ölümlerin tamamı göçük altında kalmaktan dolayı gerçekleşmekte, göçük altında kalanlardan ihmal edilebilecek kadar az sayıda, yaklaşık binde beş oranında insan âcil kurtarma çalışmalarıyla enkaz altından çıkarılabilmektedir. Bu nedenle, hangi binaların göçme ihtimali olduğunun tespiti tam anlamıyla yaşamsal bir önem arz etmektedir. Göçme riski bulunan binalar belirlenip, sadece bu binalar güçlendirilir, boşaltılır veya iskândan arındırılırsa, İstanbul’da beklenen binde 4 oranlık ölü sayısı, yani 0.004 ( 12 milyon nüfus) = 48 000 ölüm önlenmiş olacak, teorik olarak kimsenin burnu bile kanamayacaktır. İşte bu nedenle, bu projeye ‘sıfır’ can kaybı projesi denmektedir.







7. Göçme riskinin iki aşamalı tayini



Bu bağlamda, teknik kadrolara ve akademisyenlere önemli ve yepyeni bir iş düşüyor. Bir binanın 1998 Deprem Yönetmeliğine göre güvensiz olup olmadığını değil, depremde yıkılıp yıkılmayacağını saptamaları gerekiyor. Bu saptamayı yapabilmek için, alışılagelmişten tamamen farklı ayrı bir maharet, ayrı bir bilgi ve beceri birikimi ister. Binanın rijitliğini önemli ölçüde etkileyen yığma dolgu duvarlar hesaplarda göz önüne alınmalı ve taşıyıcı sistem göçmekriterlerine ve itme yöntemine göre nonlinear olarak analiz edilmelidir. İşte, ancak o zaman bir binanın şiddetli bir depremde göçüp göçmeyeceğine bilimsel olarak karar verilebilir.



Yalnız, tüm bina stokunu böylesine ayrıntılı ve bilimsel bir incelemeye tabi tutmak çok zaman ve çok masraf gerektireceği için, bu işi en etkin ve en ekonomik olarak iki aşamada yapmalıdır. Birinci aşamada, sadece gözlemlere, envanter bilgilerine, taşıyıcı sistemin kolon, perde ve dolgu duvarı konum ve miktarlarına dayanılarak, göçme riski taşıması ihtimali olanlar belirlenmelidir. Mesela, bir yerleşim bölgesindeki toplam bina stokunun yaklaşık yüzde 90’ı ‘‘göçme riski taşımayan’’ ve geri kalan yüzde 10’u ise ‘‘göçme riski şüphesi bulunan’’ olmak üzere iki gruba ayrılır.



İkinci aşamada ise, sadece yüzde 10 oranında bina incelenir ve ‘‘göçme riski şüphesi bulunan’’ bu şaibeli bina grubu tam anlamı ile bilimsel bir incelemeye tabi tutularak bunların arasından r = yaklaşık yüzde 4 oranında, kesin olarak ‘‘göçme riski taşıyanlar’’ belirlenir. Yıkılacak veya ağır hasar görecek binaların ilk etapta nasıl belirleneceğine dair, geniş spektrumlu, kırkı aşkın göçme riski kriteri ve ayrıntılı bir puanlama sistemi kullanılabilir ( Ref. 3, 4, 5, 6, 7 ).



Bu iki aşamalı projede görev alacak teknik elemanlar mesleklerinin çok özel bir alanında önemli kararlar verecekleri için hem bu alandaki bilgilerinin tazelenmesi, hem de projenin hayata geçirilmesinde uygulanacak yolların aydınlatılması açısından dört haftalık yoğun bir seminer eğitiminden geçirilmelidir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://sanalforum.forum-canada.net
MuStY
Admin
Admin
MuStY


Mesaj Sayısı : 84
Kayıt tarihi : 26/02/08
Yaş : 34
Nerden : Çanakkale

Deprem [Açıklama] Empty
MesajKonu: Depremde Kaybı En Aza İndirmek S2   Deprem [Açıklama] EmptyPerş. Mart 13, 2008 3:37 pm

8. Teknik personel ve finansman tahminleri



Bina taraması için yapılacak finans tahminlerinde, hane başına k=4.3 nüfus düştüğü, bir binadaki konut veya işyeri sayısının ortalama i =2.73 olduğu, depremde beklenen can kaybı oranının j =0.004 ve göçme riskli bina oranının r =0.04, üç kişilik uzman bir ekibin bir günde tarayabileceği bina sayısının t= 4 ve bir ayda çalışılabilecek iş günü sayısının 20 gün olduğu varsayılmıştır. Ayrıca, a = bina taraması için gerekli süre ay cinsinden, n = nüfus, d =daire sayısı, b= bina sayısı, c= beklenen can kaybı sayısı, g= göçecek bina sayısı ve e = üç uzmanlık ekip sayısı olduğuna göre, İstanbul’a ait senaryo değerleri ve finanasman ihtiyacı Tablo 1’de ayrıntıları ile verilmiştir. Ayrıca, çeşitli Yerel Yönetimlere ait değerler topluca Tablo 2’ de özetlenmiştir.



Her ekipte iki teknisyen elemanın desteğinde, bir inşaat mühendisi, bir mimar ve bir jeoloji veya jeofizik mühendisi olmak üzere en az üç uzman bulunacağı ve bu uzmanlara ayda ortalama net 600 dolar maaş verileceği kabul edilmiştir. Bu uzmanları çalıştıran kuruluşların personel maaşlarının en az (3) üç katı bir genel gideri olacağı, yüzde 30 kâr ve yüzde 30 yatırım finansmanı ihtiyacı olacağı, bir dairenin göçme riskini bilimsel yol ile saptama ücretinin ortalama 500 dolar, bir dairenin güçlendirilme maliyetinin ortalama 7000 dolar olacağı varsayılır ise, tüm bina stokunun gözlemleme yolu ile tarandığı birinci aşama etüdün f1= finansman ihtiyacı,


f1= e (3 kişi) 600 $ (a ) 3 kat (1.60) = 8640 e a (1)


olarak hesaplanır. Burada, e = ekip sayısı için e = b / 84a, formülü geçerlidir. Bir ayda bir ekibin 84 adet binayı taradığı varsayılmıştır. İkinci aşamada yüzde 10 oranında bir binanın bilimsel incelemeye tabi tutulacağı ve daire başına bilimsel inceleme ücretinin 500 dolar olacağı kabul edilirse, f2= ikinci ve nihai bilimsel etüd aşamasının finansman ihtiyacı, malzeme ve zemin etüdleri dahil,


f2= 0.10 d (500 $) = 50 d (2)


olur. Üçüncü aşama, göçme riski taşıyan binaların güçlendirilmesi bedelidir. Bu aşamanın f3 finansman ihtiyacı, daire başına 7 000 dolar hesabı ile,


f3= 7000 r d (3)


olur. Burada, r = göçecek bina oranı, d = daire veya işyeri sayısıdır. Ancak, bu f3 finansman ihtiyacını yerel yönetimler değil, kat malikleri sağlamak zorundadır. Yerel Yönetimlerin finansman ihtiyacı sadece (f1 + f2 ) ile sınırlıdır.



9. Örnek hesaplamalar

Bina stoku b = 15 000 olan bir yerel yönetim için ‘sıfır’ can kaybı projesinin f1 , f2 ve f3 finansman ihtiyaçları şöyle hesaplanır:


• Ekip sayısı tayini :


e = 01 ekiple kaç ay sürer? a = b / 84 e = 15 000 / 84 (01) =179 ay

e = 30 ekiple kaç ay sürer? a = b / 84 e = 15 000 / 84 (30) =176 ay



Not: Ekip sayısını azaltıp çoğaltarak, çalışma süresi istenildiği gibi ayarlanabilir. Finansman ihtiyacı sabittir, değişmez.


• İlk aşama finansmanı tayini (yerel yönetimin sorumluluğunda)


f1 = 8640 e a = 8640 (30)6 = $ 1 555 000.- = m$ 1.5


• İkinci aşama finansmanı tayini (yerel yönetimin sorumluluğunda)


f2 = 50 d = 50 (2.73) b = $ 2 047 500.- = m$ 2.0


• Üçüncü aşama finansmanı tayini (mal sahibinin sorumluluğunda)



f3 = 7000 r d = 7000 (0.04) 2.73 b = $ 11 466 000.- = m$ 11.5

10. Göçme riskli binaların durumu

Göçme riski taşıdığı saptanan bir bina mal sahibi tarafından üç yıl gibi belirli bir süre sonunda usulünce onaylı bir şekilde güçlendirilmemiş olursa, binanın bu süre sonunda tahliyesine ve nihayet İmar Kanununun 39’uncu Maddesine uyularak Valilikçe satışına veya yıkılmasına karar alınabilir. Bu bağlamda, aşağıdaki gibi bir Kararname’nin de yararı olur :


“Güçlendirilmeleri veya yıkılıp yeniden yapılmaları için 3 yıl süre tanınır. Bu süre sonunda, göçme riski taşımaya devam eden binalar, iskandan arındırılır. İskâna müsaadesi elinden alınan binalar 6 ay içinde güçlendirilmediği takdirde, Valilik makamınca yıktırılır.”


11. Finansman modeli ve organizasyon

Göçme riski taşıyan binaların tarama yolu ile bulunup fişlenmesi, bir can kaybını önleme projesi olduğu için Anayasaya göre, tamamen Devletin ve görev icabı Yerel Yönetimlerin sorumluluğundadır. Dolayısı ile, tamamen Yerel Yönetimler tarafından finanse edilmelidir. Yönetim için, yerel yönetimlerin liderliğinde, Üniversiteler ve/veya Yapı Denetim Kuruluşları, Meslek Odaları bu işe danışmalık ve taşeronluk yapabilirler. Bir Büyükşehir Belediyesi için önerilen organizasyon şeması Şekil 2’de verilmiştir.


Finansman için, Dünya Bankası, Avrupa İskan Fonu veya Avrupa Birliği deprem fonlarına proje bazında müracaat edilmelidir. Ancak, ülke çapında böyle bir çalışmaya geçmeden önce, örnek veya pilot mahiyetinde bir ilçede bu çalışmayı denemek zamanlama, teknik ve mali hususları belirleme açısından en akılcı bir davranış olacaktır. Nitekim, İstanbul’da Zeytinburnu İlçesi pilot bölge olarak seçilmiş olup, çalışmalar BİMTAŞ Belediye İktisadi Kuruluşu tarafından hızla yürütülmektedir. Ancak, bu ‘sıfır’ can kaybı projesi’nin tüm diğer İlçelere teşmil edilmesinde ve topyekün bir tarama seferberliği yapılmasında çok geç kalınmıştır (2005). Projenin başlatılması için herhangi bir yasal düzenlemeye ihtiyaç yoktur. Fakat, envanter çalışmalarının yapılabilmesi için, aşağıda taslağı verilen bir Kararnameye ihtiyaç vardır :


“Kat malikleri ve/veya bina yöneticileri her türlü bilgi ve belgeyi ibraz edecekler, projelerden birer takım verecekler ve yapılacak ölçümlere yardımcı olacaklardır. Ölçümleri ve incelemeleri kendileri yapmak isteyenler, tebligatın yapılmasından itibaren üç ay içerisinde binalarının göçme riski taşıyıp taşımadığına dair Üniversitelerden alınmış bir raporu ibraz edeceklerdir.

Özel haller :

a) 1998 Türkiye Deprem Yönetmeliğine göre projelendirilmiş ve inşa edilmiş binalar, b) 4708 Sayılı Yasaya göre Yapı Denetim Kuruluşlarınca denetlenmiş binalar, c) Yurt içi veya yurt dışında ihtisası kanıtlanmış muteber bir müşavirlik bürosunun yönetim ve/veya denetiminde gerçekleştirilmiş meskenler ve ticari binalar, d) 17 Ağustos 1999 depreminden sonra usulüne göre güçlendirilmiş binalar, bu hususları tevsik etmeleri şartı ile, bu inceleme kapsamı dışında tutulur.


Ayrıca, ruhsatsız ve kaçak olarak inşa edilmiş binaların dahi usulüne uygun incelenmeleri ve güçlendirilmeleri için büyük onarım ruhsatı verilmesi amacı ile, İmar yasası ve ilgili yönetmeliklerde düzenlemeler yapılmalıdır.


12. ‘Sıfır’ can kaybı projesinin sağlayacağı yararlar

a) 1992 Erzincan, 1995 Kobe, 1999 Kocaeli ve 2002 Dinar depremlerinde can kaybının nüfusa oranı sırası ile 0.004, 0.0027, 0.0062 ve 0.002 olmuştur. İstanbul için bu oranı en şiddetli bir deprem için ve en kötümser bir tahminle binde 4 olarak verebiliriz. Bu durumda, İstanbul’da beklenen can kaybı 48 000 olacaktır. ‘Sıfır’ can kaybı projesinin hayatiyete geçirilmesi ile İstanbul’da teorik olarak can kaybı sıfır olacak ve böylece, tüm dünya kamu oyu önünde evrensel bir başarı elde edilecektir.


b) Göçme riski bulunan binaların saptanması ile, kesinlikle güçlendirilmesi gereken bina sayısı, sadece r = yüzde 4’e inmekte ve binaların geri kalan yüzde 96’sı için güçlendirme gereği ve mecburiyeti ortadan kalkmaktadır. Böylece, toplumun yüzde 96’sı büyük bir psikolojik rahatlığa ve özellikle can güvenliğinin tehlikede olmadığının bilinç ve huzuruna kavuşmaktadır.


c) İki aşamalı çalışmanın ana hedefi şiddetli bir depremde göçme riski taşıyan binaların tespiti ve ‘sıfır’ can kaybıdır. Bu ana hedefe ulaşmak için yapılan çalışmaların elbette katmerli bir şekilde yan ürünleri de olacaktır. Örneğin, göçme riski taşımayan ancak, depremde az , orta veya ağır hasar alması mümkün olan binalar da bu çalışmada ortaya çıkartılacak, bunların da güçlendirilerek böyle bir felaketi hasarsız atlatması sağlanacaktır. Diğer yandan, tüm bina stokunun yüzde 96’sı gibi çok büyük bir orandaki bölümünün “göçme riski” taşımadığının ortaya çıkarılması, en önemli bir yan ürün olarak kendini gösterecek, yurttaşlarımız göçme riski taşımayan bir binada yaşıyor olduğunu öğrenmek suretiyle olası bir depremin tedirginliğini üzerinden atmış olacaktır.


d) ‘Sıfır’ can kaybı projesi, acil arama kurtarma, ceset torbası, defin işlemleri, âcil barınma, âcil beslenme gibi âfet yönetimi ve kriz faaliyetlerini âdeta sıfıra indirecektir.


e) DASK ve benzeri deprem sigorta teminatlarının riskleri büyük ölçüde azalacaktır.



13. Sonuç

Özellikle doğal afetlerde, can kaybına meydan verilmemesi ilk önce ve acilen alınması gereken zorunlu önlemlerdir. İstanbul’da beklenen şiddetli bir depremde burun bile kanamasını istemiyorsak, 25 milyar dolar ve 25 seneye değil, sadece 243 milyon dolar ve 1.5 seneye ihtiyaç vardır. Meselâ, bina stoku 15 000 dolayında olan bir ilçemizde, 300 milyon dolar ve 10 seneye değil , sadece 3.5 milyon dolara ve 6 aya ihtiyaç vardır.


Sıfır can kaybı projesinin ana hedefi, adından da anlaşılacağı üzere, tüm özel sektör ve kamu binalarında, can kaybının önlenmesi ve bu arada doğal bir yan ürün olarak can kaybı beklenmeyen binaların belirlenmesidir. Projenin bu çerçevede değerlendirilmesi başarıyı mümkün kılacak, ülkemiz depremlerden ‘sıfır’ can kaybı ve çok az sayıda yaralı ile çıkarak birçok dünya ülkesine örnek olacaktır. Burada vurgulanmak istenen en önemli husus ise, sıfır can kaybı gibi önemli bir risk yönetimi projesinin gerçek sahibinin özel sektör değil Devletin ve ilgisi nedeni ile Yerel Yönetimin ta kendisi olduğudur! Ancak, zaman su gibi akmaktadır. Bu nedenle 1nci derece deprem bölgesinde bulunan tüm illerimizde ve tüm ilçelerimizde ‘sıfır’ can kaybı projesi uygulamalı ve bina tarama işlemlerine hemen başlanmalıdır.


En son MuStY tarafından Perş. Mart 13, 2008 3:42 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://sanalforum.forum-canada.net
MuStY
Admin
Admin
MuStY


Mesaj Sayısı : 84
Kayıt tarihi : 26/02/08
Yaş : 34
Nerden : Çanakkale

Deprem [Açıklama] Empty
MesajKonu: Açıklamaaaaa   Deprem [Açıklama] EmptyPerş. Mart 13, 2008 3:41 pm

Günümüzde bu tip olmasada türkiyede birçok deprem oluyor Lütfen Bizde Bunlara Dikkat Edelim.

Depremi Yok etmeyi değil onunla yaşmayı öğrenmeliyiz .

Hedefimiz Depremde Kaybı En Aza İndirebilmektir!..

Sizde Türkiyede Ne Zaman Saat Kaçta Nerede Deprem Olduğunu Merak Ediyorsanız Buraya Tıklayarak Öğrenebilirsiniz!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://sanalforum.forum-canada.net
CaTaFa|que
Admin
Admin
CaTaFa|que


Mesaj Sayısı : 160
Kayıt tarihi : 27/02/08
Yaş : 34
Nerden : CanaKKaLe

Deprem [Açıklama] Empty
MesajKonu: Geri: Deprem [Açıklama]   Deprem [Açıklama] EmptyPerş. Mart 13, 2008 4:24 pm

Cok quzeL olmus eline saqLıK
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.sanalforum.forum-canada.net
MuStY
Admin
Admin
MuStY


Mesaj Sayısı : 84
Kayıt tarihi : 26/02/08
Yaş : 34
Nerden : Çanakkale

Deprem [Açıklama] Empty
MesajKonu: Geri: Deprem [Açıklama]   Deprem [Açıklama] EmptyPerş. Mart 13, 2008 4:25 pm

Nedemek Bilinçlendirmek En Başta Gelen Ödevimiz!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://sanalforum.forum-canada.net
 
Deprem [Açıklama]
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Güncel :: Aktüel-
Buraya geçin: